''Peyami Safa’nın 1930’lardaki Nazi faşizminin yükselişine bağlı olarak ani dönüşümü...
.
Safa, ‘kitap yakma anketi’ni, eğlence olsun diye yaptığını söylese de; işler bir anda sarpa sarar. Duyarlı sanat adamları bu tehlikeli gidişe dur demek için ellerinden geleni yaparken, devletin iktidarı, yükselen milliyetçiliği kaygıyla ama bulaşmak istemediği bir mikroba uzaktan bakar gibi izlemekte; ancak ince bir sempatiyle bu duruma neredeyse ‘çanak tutmaktadır.’
.
Safa, ‘kitap yakma anketi’ni, eğlence olsun diye yaptığını söylese de; işler bir anda sarpa sarar. Duyarlı sanat adamları bu tehlikeli gidişe dur demek için ellerinden geleni yaparken, devletin iktidarı, yükselen milliyetçiliği kaygıyla ama bulaşmak istemediği bir mikroba uzaktan bakar gibi izlemekte; ancak ince bir sempatiyle bu duruma neredeyse ‘çanak tutmaktadır.’
(...)
Örneğin, 1936’da, Almanya’da yapılan Olimpiyat oyunlarına katılan Türk Milli Futbol Takımı, diplomatik saygı gereği, Hitler’i Nazi selamıyla selamlayarak sahaya çıkar. Örneğin, İstanbul Tarabya’da ya da Ankara’nın Çankaya semtinde bazı varlıklı kişilerin sahip olduğu köşklere Nazi bayrakları çekilir. Türk Naziler, gazete ve dergilerde Nazi yanlısı savaş çığlıkları atmaya başlarlar. Zamanın aydınları yazılarıyla ya da eylemleriyle bu duruma karşı durmaya çabalasa da, yükselen faşizmin önünü kesemezler.
Örneğin, Nâzım Hikmet aynı günlerde faşizmin çirkin yüzünü anlatan bir kitabı dilimize çevirir; ‘Alman Faşizmi ve Irkçılığı…’
(Meraklısına Not; Bu kitap: Théodor Balk’ın ‘Races Myte et Verite’, Ernst Henri’nin ‘Hitler Over Europe’ ve B.M. Bernardiner’in ‘Filosofia Niçe i Fasism’ isimli eserlerinden oluşmuş bir derlemedir. Kitap, 96 sayfa olarak, 1936 yılında, Kader Yayınları tarafından basılmıştır.)
Nâzım bunu yaptığı için bazı çevreler çok rahatsız olur ve karanlık adamlar, Nâzım’ı içeri atmak için pusuya yatar. Çok geçmeden de, 1938 Harp Okulu Davası diye bildiğimiz kurmaca davayla, Nâzım içeri atılır. Aydınlık basın organları kapatılır ve biricik eğitim gururumuz Köy Enstitüleri, aynı zihniyet tarafından linç edilir.
Peyami Safa’nın yayınladığı, yakılması istendiği için yarışmaya gelen listelerden bir kaçına göz atarsak, o karmakarışık dönemi daha iyi anlayabiliriz sanırım! Suyu bulandırmak için, bundan daha kışkırtıcı olunamayacağını göstermesi adına da son derece dikkat çekici belgelerdir bunlar.
Liste 26 / 23 Haziran 1933 / Sayfa 4 / Cumhuriyet
1- Vâlâ Nurettin : Gençliğin Hatası müstesna, hepsi. / 2- Mahmut Yesari : Pervin Abla’dan gayri, hepsi. / 3- Peyami Safa : Mahşer’den gayri, hepsi. / 4- Reşat Nuri : Yaprak Dökümü. / 5- Nâzım Hikmet : Bütün Eserleri. / 6- Hüseyin Rahmi : Mezarından Kalkan Şehit’ten gayri, hepsi. (Üsküdar’dan Cahide Nazif)
Liste 35 / 27 Haziran 1933 / Sayfa 4 / Cumhuriyet
1-Nâzım Hikmet : Kalemi / 2- İlk mektep kitapları. / 3- Muhit mecmuası. / 4- Serbest nazımlar / 5- Birkaç ay yaşayabilen gazeteler ve mecmualarla ,sahipleri. (Çiftçi ve Tüccar Bankası Muhasebecisi Hasan)
Bu yarışmanın sonucu açıklanmadı ama edebiyat çevrelerinde yarattığı tedirginlik ve Peyami Safa’nın rengini apaçık ortaya koyması adına bu ayrıntı çok önemlidir bence.
Yıllar hızla akar ve geliriz 1938’e…
Peyami Safa, dalgalanan edebi tutarsızlığıyla (çok arzuladığı halde) hiçbir zaman yer bulamadığı Atatürk çevresinden iyice uzağa düşmüştür Nazi özentiliğiyle… Onunla bununla girdiği polemikleri abartmış ve sadece belli bir milliyetçi çevrenin alkışladığı biri durumuna gelmiştir. Aynı yıl bir uydurma komployla Nâzım içeri alınır. (1938 Donanma Davası Olayı )
Üstüne Atatürk’ün ölümü ve ikinci adam İnönü’nün baskıcı “Milli Şef”lik dönemi Peyami Safa’nın arayıp da bulamadığı bir ortamdır. Peyami Safa daralan çevresinden rahatsızdır çünkü. Hemen o döneme ait küçük bir anektodu hatırlayarak, ülke olarak neyi kaybettiğimizi anlamaya çalışalım.
Peyami Safa, kafasının iyice faşizme yatmaya başladığı bu günlerde bir çok gazeteden kovulur. Ulus gazetesinden de çıkarıldığı o günlerde, çok zor bir durumdadır. Parasızdır, işsizdir. Hatta öylesine zor bir durumdadır ki evinin kirasını bile ödeyememektedir. Birkaç arkadaşı hükümetteki ilişkilerini kullanarak Peyami’ye destek ararlar. Destek gelir ama tek parti olan CHP, ağırlıkta, demokratik bir partidir o günlerde ve Peyami Safa’nın Nazi sempatizanı olduğunu bildiklerinden, ona yardım yapmak istemezler. Tam da bu günlerde Yeni İstanbul gazetesinin sahibi Habib Edip Törehan, gazete çalışanı Fikret Adil’den, tanınmış bir yazardan gazeteye bir roman bulmasını rica eder. Fikret Adil de her iyi yürekli insan gibi davranarak, o sırada işsiz olan Peyami Safa’yı Yeni İstanbul gazetesine getirerek Törehan’la tanıştırır. Böylece Peyami Safa’nın romanı gazetede yayınlanmaya başlar… Ama durun bakın, Peyami Safa bu iyiliğe karşı ne yapmış?.. Ne yapabilir ki, değil mi? Teşekkür etmese bile hiç olmazsa susmuştur… Hayır! Fikret Adil’in komünist olduğunu ve bu gazetede çalıştırılmasının doğru olmadığını ispiyon eder Törehan’a… Törehan gün görmüş adam: “Rica ederim Peyami Bey, sizi bana tanıtan, romanınızı tavsiye eden Fikret Adil’dir. Onun için nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorsunuz?” deyince Peyami Safa geri çekilmiş ama o gazeteden de kovulmuştur. (Kaynak : Aziz Nesin’in makaleleri)
.....''
.
Hayrettin Filiz.
Ege Telgraf.Com
.
KAYNAK:
Örneğin, 1936’da, Almanya’da yapılan Olimpiyat oyunlarına katılan Türk Milli Futbol Takımı, diplomatik saygı gereği, Hitler’i Nazi selamıyla selamlayarak sahaya çıkar. Örneğin, İstanbul Tarabya’da ya da Ankara’nın Çankaya semtinde bazı varlıklı kişilerin sahip olduğu köşklere Nazi bayrakları çekilir. Türk Naziler, gazete ve dergilerde Nazi yanlısı savaş çığlıkları atmaya başlarlar. Zamanın aydınları yazılarıyla ya da eylemleriyle bu duruma karşı durmaya çabalasa da, yükselen faşizmin önünü kesemezler.
Örneğin, Nâzım Hikmet aynı günlerde faşizmin çirkin yüzünü anlatan bir kitabı dilimize çevirir; ‘Alman Faşizmi ve Irkçılığı…’
(Meraklısına Not; Bu kitap: Théodor Balk’ın ‘Races Myte et Verite’, Ernst Henri’nin ‘Hitler Over Europe’ ve B.M. Bernardiner’in ‘Filosofia Niçe i Fasism’ isimli eserlerinden oluşmuş bir derlemedir. Kitap, 96 sayfa olarak, 1936 yılında, Kader Yayınları tarafından basılmıştır.)
Nâzım bunu yaptığı için bazı çevreler çok rahatsız olur ve karanlık adamlar, Nâzım’ı içeri atmak için pusuya yatar. Çok geçmeden de, 1938 Harp Okulu Davası diye bildiğimiz kurmaca davayla, Nâzım içeri atılır. Aydınlık basın organları kapatılır ve biricik eğitim gururumuz Köy Enstitüleri, aynı zihniyet tarafından linç edilir.
Peyami Safa’nın yayınladığı, yakılması istendiği için yarışmaya gelen listelerden bir kaçına göz atarsak, o karmakarışık dönemi daha iyi anlayabiliriz sanırım! Suyu bulandırmak için, bundan daha kışkırtıcı olunamayacağını göstermesi adına da son derece dikkat çekici belgelerdir bunlar.
Liste 26 / 23 Haziran 1933 / Sayfa 4 / Cumhuriyet
1- Vâlâ Nurettin : Gençliğin Hatası müstesna, hepsi. / 2- Mahmut Yesari : Pervin Abla’dan gayri, hepsi. / 3- Peyami Safa : Mahşer’den gayri, hepsi. / 4- Reşat Nuri : Yaprak Dökümü. / 5- Nâzım Hikmet : Bütün Eserleri. / 6- Hüseyin Rahmi : Mezarından Kalkan Şehit’ten gayri, hepsi. (Üsküdar’dan Cahide Nazif)
Liste 35 / 27 Haziran 1933 / Sayfa 4 / Cumhuriyet
1-Nâzım Hikmet : Kalemi / 2- İlk mektep kitapları. / 3- Muhit mecmuası. / 4- Serbest nazımlar / 5- Birkaç ay yaşayabilen gazeteler ve mecmualarla ,sahipleri. (Çiftçi ve Tüccar Bankası Muhasebecisi Hasan)
Bu yarışmanın sonucu açıklanmadı ama edebiyat çevrelerinde yarattığı tedirginlik ve Peyami Safa’nın rengini apaçık ortaya koyması adına bu ayrıntı çok önemlidir bence.
Yıllar hızla akar ve geliriz 1938’e…
Peyami Safa, dalgalanan edebi tutarsızlığıyla (çok arzuladığı halde) hiçbir zaman yer bulamadığı Atatürk çevresinden iyice uzağa düşmüştür Nazi özentiliğiyle… Onunla bununla girdiği polemikleri abartmış ve sadece belli bir milliyetçi çevrenin alkışladığı biri durumuna gelmiştir. Aynı yıl bir uydurma komployla Nâzım içeri alınır. (1938 Donanma Davası Olayı )
Üstüne Atatürk’ün ölümü ve ikinci adam İnönü’nün baskıcı “Milli Şef”lik dönemi Peyami Safa’nın arayıp da bulamadığı bir ortamdır. Peyami Safa daralan çevresinden rahatsızdır çünkü. Hemen o döneme ait küçük bir anektodu hatırlayarak, ülke olarak neyi kaybettiğimizi anlamaya çalışalım.
Peyami Safa, kafasının iyice faşizme yatmaya başladığı bu günlerde bir çok gazeteden kovulur. Ulus gazetesinden de çıkarıldığı o günlerde, çok zor bir durumdadır. Parasızdır, işsizdir. Hatta öylesine zor bir durumdadır ki evinin kirasını bile ödeyememektedir. Birkaç arkadaşı hükümetteki ilişkilerini kullanarak Peyami’ye destek ararlar. Destek gelir ama tek parti olan CHP, ağırlıkta, demokratik bir partidir o günlerde ve Peyami Safa’nın Nazi sempatizanı olduğunu bildiklerinden, ona yardım yapmak istemezler. Tam da bu günlerde Yeni İstanbul gazetesinin sahibi Habib Edip Törehan, gazete çalışanı Fikret Adil’den, tanınmış bir yazardan gazeteye bir roman bulmasını rica eder. Fikret Adil de her iyi yürekli insan gibi davranarak, o sırada işsiz olan Peyami Safa’yı Yeni İstanbul gazetesine getirerek Törehan’la tanıştırır. Böylece Peyami Safa’nın romanı gazetede yayınlanmaya başlar… Ama durun bakın, Peyami Safa bu iyiliğe karşı ne yapmış?.. Ne yapabilir ki, değil mi? Teşekkür etmese bile hiç olmazsa susmuştur… Hayır! Fikret Adil’in komünist olduğunu ve bu gazetede çalıştırılmasının doğru olmadığını ispiyon eder Törehan’a… Törehan gün görmüş adam: “Rica ederim Peyami Bey, sizi bana tanıtan, romanınızı tavsiye eden Fikret Adil’dir. Onun için nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorsunuz?” deyince Peyami Safa geri çekilmiş ama o gazeteden de kovulmuştur. (Kaynak : Aziz Nesin’in makaleleri)
.....''
.
Hayrettin Filiz.
Ege Telgraf.Com
.
KAYNAK:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder