Çin edebiyat tarihinde, "Kültür devrimi" ...

EDEBİYAT
Çin edebiyat tarihinde, "Kültür devrimi" dönemine kadar iki ana eğilim gözlemlenir. Kimi zaman birinin, kimi zaman da diğerinin egemen olduğu bu iki eğilim, iki varoluş kavramıyla özdeşleşir. Bunlardan biri konfuçiusçu anlayışa (ahlaksal, siyasal, demokratik ve çoğu zaman üslupta yalınlığı öngören sıradan eğilim), diğeri ise taocu anlayışa (estetikçi, daha aristokratik, kaçışa ve saf şiire yönelik bir duyarlığın temsilcisi olan eğilim) bağlanabilir. Ancak, bu iki temel tavrın altında daima derin bir köylü ırkı duygusu yatar: insan toplumunun doğa ile dayanışması. Çin edebiyatının ruhu özellikle tarih ve şiir alanlarında ortaya çıkar. Bilinen en eski metinlerde de bile bu iki türün örnekleri-, ne rastlanır; bunların coşku ve yetenekle işlenmediği hiçbir dönem yoktur. Çin şiir geleneği, 25 yüzyılı aşkın bir süredir halkın tükenmez esin kaynaklarıyla beslenmiştir. Dize klasiğinde yer alan köylü şarkılarından bu yana, halk, şiirin hem kökenini, hem de amacını oluşturur. Daha sonra ortaya çıkan bütün diğer türler, yarı şarkılı, yarı sözlü tiyatro oyunları çoğunlukla şiirlerle iç içe geçmiş romanlar, ritimli nazım öykülerden sahne yapıtlarına dek halk sanatları, aydınlararası kişisel mektuplaşmalar, imparatorluk sınavlarının konuları hep şiirle dolup taşar. Basit çocuk şarkıları, sayışmalar, ince ince işlenmiş dörtlükler, tekerlemelere, eskiçağ taklidi resmi ilahiler, yeni yıl dilekleri, ritimli ve uyaklı şiirsel betimlemeler Çin'de her zaman ve her yerde var olmuştur.
I.O. III. yy.'dan önce
Çinliler, çağlar boyunca sayısı (beşten on üçe) değişen bir dizi eğitim kitabına cing ("klasik" ya da "din kurallarına uygun") adını verdi; bu kitaplar önce konfuçiusçu okulda, konfuçiusçuluk resmi öğreti olduktan sonra da imparatorluk okullarında resmi öğretiye temel oldu. Bu klasiklerin bilinmesi, yönetsel görevlere giden yolu açar ve insanlara aydın niteliği kazandırırdı. Ezberlenen ve edebiyat yapıtlarına aktarılan dinsel metinler, "anıştırmalar" aracılığıyla okurları, tarihten alınan örneklerle eğitmek amacını taşıyordu. Çin klasikleri, 20 yüzyılı aşkın süre ayakta kalırken, düşünceyi de eskiye öykünen kalıplar içinde hapsetti ama, çin uygarlığına en büyük sarsıntıları aşıp varlığını sürdürmesi için gereken o olağanüstü istikrarı sağlayan da bunlardı. Beş temel klasik vardır, bunlara Dört Kitap'ı da eklemek gerekir. Sözkonusu beş klasik şunlardır: Şucing (Tarih kitabı) [İ.Ö. XI.-VII. yy. arası], bu kitap hükümdarların ya da yüksek rütbeli kişilerin söylevlerinden, emirnamelerden, öğütlerden oluşur, ikincisi Şicing' (Şiir klasiği), Konfuçius tarafından seçildiği söylenen 300 aşk şarkısı ile ilahiyi kapsayan bir derlemedir. Üçüncüsü, Yicing' (Değişimler kitabı), evrenin simgesel biçimde açıklandığı bir kehanet elkitabıdır. Dördüncüsü, Çunçiu (ilkbahar ye güz yıllıkları), tarihi bilinen ilk kroniktir; İ.Ö. 722-481 yıllarını kapsayan bu yapıtta aşırı derecede özlü bir üslup kullanılmıştır. Lici (Ayinler kitabı) ise, yasalar ya da dogmalar üzerine değil, düzene sokulmuş gerçek "dil" olan ayinler üzerine kurulan çin uygarlığı konusunda zengin bir bilgi kaynağıdır. Dört Kitap ise şunlardır: Konfuçius'un tilmizlerince derlenmiş kısa özdeyişlerden oluşan, Lunyü; her ikisi de dengeli üstün insanın erdemlerini ele alan Congyong ile Daşüe (Değişmez ortam ve büyük inceleme); konfuçiusçu kuramları büyük bir yetkinlikle geliştiren ve çin düzyazısına ilk kazandıran filozof Mencius'un Mıngzi adlı çalışması.
Bu çağın diğer felsefe uğraşları arasında, en yüksek edebiyat değerine sahip olan yapıt, taocu düşünceden esinlenen Cuangzid'tr (İ.Ö. III. yy.); bu çalışmada anlatı ve alegori bilimselleştirilmiştir. Çin düzyazısı o zamana değin hiçbir yapıtta böylesine bir rahatlık ve mükemmelliğe erişmemişti.
Çin Eskiçağı'ndan bize kalan ikinci şiir antolojisi de, her zaman el üstünde tutulan Çutsi'dir-(Çu ülkesi ağıtları). Eski Çin' in en ünlü şairi Çü Yüen'in yapıtları da bu derlemede yer alır. Lisao (Ayrılık acısı), getirdiği özgürlükçü havayla, yazılmış en büyük lirik şiirlerden biridir.
Hanlar'dan Tanglar'a (İ.Ö. 206-İ.S. 618)
Han dönemi düzyazısı, genel anlamda çin yazı dilinin en seçkin örneği kabul edilir. Yalınlığı, zarafeti ve estetik arayışlardan uzak durmasıyla belirginleşir. Bu dönem düzyazısının en büyük çalışmaları tarihsel yapıtlardır. Bunların en ünlüsü de Sima Çien'in Şicisidir (Tarihsel anılar). Bu, yalnızca çin tarihinin değil başlangıçtan imparator Vudi (İ.Ö. 140-87) dönemine değin tüm Uzakdoğu tarihinin de başlıca kaynağıdır. Bu yapıt, hem üslup hem de meydana getiriliş biçimi bakımından, ileri çağlarda yazılan Sülaleler tarihi adlı yirmi dört bölümlü uzun diziye de örnek olmuştur.
Han dönemi edebiyatını en iyi biçimde ortaya koyan edebiyat türü fu'dur. Bu, son derece bilge bir üslupla kaleme alınmış ritimli bir düzyazı türüdür; duyguların dile getirilmesinden çok betimlemeye yönelen bu tarzın en büyük ustası Sima Şiangju'dur. Han döneminin sonlarına doğru beş heceli (bir başka deyişle beş sözcük-lü) dizelerin ortaya çıkışı, Çinliler tarafından büyük bir ilerleme sayıldı. Bu tür kısa, yazarı belirsiz şiirler, On dokuz eski şiir başlıklı küçük bir antolojide derlendi. Yazarı bilinmeyen "Tavus güney-doğu'ya uçtu" adlı ünlü şiirde, özünü hiç kuşkusuz bir halk yakınmasından alan bir dram dile getirilir. Dönemin ünlü şairleri arasında general Tsao Tsao ile oğlu Tsao Ci yer alır. Onların yanı sıra, "Bambu ormanının Yedi Bilgesi" adındaki şair topluluğu bilim, fantezi ve yetenekle, okuyanları bugün bile büyüleyen şiirler yazdılar. Ama, kültürlü Çinliler'in birçoğu için, tarihlerinin yetiştirdiği en özgün şair, yine bu dönemde kendini gösteren Tao Yüenmingdir Sanatçı, gerek yaşantısında, gerek şiirlerinde, kendisiyle barış içinde olan bir yüreğin sevinci ile dinginliğini ışık gibi çevresine yaymıştı.
Altı Hanedan döneminde, edebiyat alanının ilk büyük kuramcıları ortaya çıktı. Liu Şie, Vınşin diaolong adlı yapıtında çağının yapmacıklığına saldırdı ve edebiyatın gerçek duygularla durumları anlatmayı amaç edinmesi gerektiğini söyleyerek bir yapıtın değerlendirilmesinde kullanılacak nesnel ölçütleri ortaya koydu. Liang sülalesinden imparator Vudi'nin oğlu Şiao Tong (501-531), Vinşüen' adlı yapıtında, düzyazı ve şiir metinlerini edebiyat güzellikleri açısından seçip bir araya getirerek edebiyat sevgisini gösterdi.
Tanglar (618-907)
imparatorluğun siyasal bakımdan genişlediği bu görkemli dönem, kültür açısından da büyük bir verimlilik sağladı. Edebiyat alanında, bütün türleri kapsayan bir patlama yaşandı. Yaklaşık 2 300 şairin 50 000 şiir yazdığı bu altın çağda, 5 ya da 7 adımlı düzenli şiir, en mükemmel örneklerini 4 ya da 8 dizeli şiirlerin oluşturduğu zor prozodili şiire üstün geldi. Dönemin iki büyük adı Li Bo ve Du Fu idi. Bu iki arkadaş, birbirinden alabildiğine farklıydı. Göklerden yeryüzüne inmiş gizemli dâhi Li Bo, gerek yaşantısında, gerek şiirlerinde her türlü sınırlandırmaya karşı çıktı. Oysa Du Fu, halkın ve imparatorun hizmetindeki şair, halktan bir kişi olma yolundaki konfuçiusçu ülküyü gerçekleştirmek için çaba harcamıştı. Bunu izleyen yüzyıla mührünü vuran şair ise, imparator Şüenzong'un umutsuz aşklarını dile getiren, zayıfları ve ezilenleri savunan, ayrıca, gündelik yaşam sahnelerini betimleyip bir tas çay içmenin keyfini de dile getirmeyi başarabilen Bo Cüyi'dir. Bu şair, hem siyaset mesleğinde yükselen, hem de Konfuçius'un "şair-yüksek memur bireşimi" ülküsünü kişiliğinde gerçekleştiren ender edebiyatçılardan biriydi. IX. yy.'ın sonlarına doğru sülalenin parlaklığı yavaş yavaş bir anıya dönüşürken, Li Şangyin başta olmak üzere birçok şair övgüler düzen, çiçeklerle kokulan, rüzgârlarla bulutu anlatan saray şiirine yöneldiler
IX. yy. başlarında, Han Yü (768-824) ve Liu Zongyüen (773-819), "eski düzyazı" hareketini başlattılar. Amaçları, "koşut üslup" (pienvın) yerine, isa'dan önceki çağlarda kaleme alınmış eski yazıtlardan esinlenilen bir dili egemen kılmaktı. Zaten, koşut üslup getirdiği aşırılıklarla, çok karmaşıklaşmış ve şişirilmiş bir edebiyata dönüşmekte gecikmemişti; ayrıca, abartma ve bilgelik, düşüncenin cılızlığını gizlemeye yetmiyordu. Bu üslupta, edebiyat eleştirisi klasiklerinden başka kaleme alınmış bir başyapıta rastlanmaz; bunun, yazarların hayal gücünü ve yaratıcılığını öldürdüğü anlaşılmaktadır. Han Yü, iletilecek "mesaj"ı öne çıkarmakla, yalnızca oluşturulan düşüncenin değil, aynı zamanda açık ve özlü bir dilin de gerekliliğini ortaya koyuyordu. Han Yü ve Liu Zongyüen, her biri kendine özgü biçimde, hem betimlemelerde hem de felsefi ya da siyasal açımlamalarda eski üslubun (guvın) getirdiği olanakların parlak örneklerini yarattılar. Öte yandan, paralel üslup canlılığını korudu; eski üslubun imparatorluk sınavlarında, paralel üslubun yerini resmen alması ise, ancak birkaç yüzyıl sonra gerçekleşti. Tang dönemini bitirirken, bu dönemde gün ışığına çıkan sevimli öyküleri de anmak gerekir. Bir önceki dönemin fantastik fıkralarından kaynaklanan, bu inceden inceye işlenmiş küçük mücevherler, aşk ya da kahramanlıkla, hortlaklarla ya da cinlerle ilgiliydi ve eğitmek değil hoşça vakit geçirtmek amacıyla tasarlanmışlardı.
Songlar (960-1279)
Song sülalesi döneminde, baskı tezgâhlarının yaygınlaşması ve kültür düzeyinin yükselmesi, "notlar" diye adlandırılan iddiasız yeni bir edebiyat türünün doğup gelişmesine olanak tanıdı; bu türde, okurların ansiklopedik merakını gidermek için her türlü konu ele alınıyordu. Temalara ya da çağlara göre sınıflandırılmış ilk büyük ansiklopediler bu dönemde basıldı; ama geçmişin tüm yapıtlarının bu biçimde ortaya konması, yaratıcılığı durdurmadı. Song döneminin aydınlarının çoğu evrensel birer dehaydı; edebiyat da çaldıkları sazın tek bir telinden başka bir şey değildi. Tanglar'ın yeni tarihi ve Beş sülalenin yeni tarihi adlı yapıtların hazırlanması çalışmalarını yöneten başbakan Ou-yang Şiu, aynı zamanda duyarlı bir şair ve sanatsal düzyazının büyük bir ustasıydı. Onun siyasal hasmı Vang Anşi ise, çağdaşlarının iktisadi ve toplumsal yaşamını altüst etmekle yetinmeyip doğa üstüne birçok şiirle birkaç antoloji kaleme aldı.
Ouyang Şiu'nun öğrencisi ve hayranı Su Dongpo, şüphesiz çağının en büyük evrensel dehasıydı. Belirleyici bir siyasal etkisi olamadıysa da kaligrafiyi, bambu resimleri sanatını ve özellikle de düzyazı ve şiir sanatlarını yeniledi. Onun fırçası altında tüm kurallar yumuşadı ve artık hissedilmez oldu, her şey özgürleşti ve tüm biçimler tüm düşüncelere uydu. Kırmızı yalıyarın Fu'su adlı iki bölümlük yapıtında düzyazı ile şiiri, günle gecenin iç içe geçmesi gibi birbiri içinde eritti ve okurun, evrenin sürekliliğini tüm değişimleri ve akan zaman içinde hissetmesini sağladı. Su Dongpo ayrıca, düzensiz nazımla, bir ezgiye uygun biçimde söylenmek üzere yazılmış, ci adı verilen ve o dönem çok sevilen güzel şiirler yazdı. Bu şiirler, bugün bulunamayacak biçimde kaybolan melodileri olmasa bile, son derece ahenkli yumuşak ve ritme çok büyük ağırlık veren yapıtlardır. Düzenli şiir ise bu dönemde, ülkesinin trajik kaderinden derinlemesine etkilenen büyük yurtsever ve verimli şair Lu You gibi yetenekler tarafından ustalıkla temsil edildi.
Yüenler (1280-1368)
Yüen döneminde, yeni bir tür gelişti: tiyatro. Antikçağ'dan beri güçlü bir biçimde varlığını sürdüren tiyatronun kökenlerini dinsel törenlerde, tarih ya da efsane kahramanlarının canlandırıldığı danslarda aramak gerekir. Bu ilk örneklerden sonra "türkülü öyküler" ve pantomimler ortaya çıktı. Tiyatronun kuralları, Yüenler döneminde sunulduğu biçimiyle, yavaş yavaş yerleşti. Günlük konuşma dilindeki diyalogların arasına şarkıyla söylenen dizeler serpiştiriliyor, böylece, sahnedeki kişiler de duygularını özgürce geliştiriyordu. Dramda dokuz geleneksel rol vardı; her oyuncu, sahneye girdiğinde hangi kişiliği canlandıracağını seyirciye bildiriyordu. Şişiang ci" adlı oyundaki âşıklar, Batı'daki Romeo ve Juliet öyküsünde olduğu gibi aşkın sevinçleriyle acılarını sim-geleyeceklerdi. Fransızcaya da çevrilen Çao ailesinin öksüzü adlı oyun, Voltaire' in Orphelin de la Chine adlı yapıtına esin kaynağı oluşturdu. Bir başka oyunda da Tang imparatoru Şüenzong ile ünlü gözdesi Yang Gueifei'nin aşkı dile getiriliyordu. Bu dönemin en verimli ve çeşit zenginliği gösteren oyun yazarı Guan Han-çing idi; tiyatrocular arasında yaşayan bu yazar, halkın arasından çıkma kadın kahramanlara oyunlarında yer verdi.
Mingler (1368-1644)
Ming dönemi edebiyatı, eskiye tutkun konfuçiusçu edebiyatçıların yetersizliğini, tiyatro ve özellikle de roman alanında verilen yapıtlarla giderdi. Pipa ci (gitar), "Güney tiyatrosu"nun başyapıtıdır. Roman türüne gelince, bu alan o döneme değin kısa ve uzun öykülerle sınırlanmıştı; matbaanın gelişmesiyle birlikte romanın yaygınlaşması kolaylaştı ve buddha-
cılar ile taocular da kendi propagandalarını yapmak için bu türden yararlandılar. Halk öykücüleri ise en çok tarih romanlarına ilgi duydular. Birkaç kez gözden geçirilerek yeniden yayımlanan Uç' ülkenin romanı (Sanguo Ci yanyı) adlı yapıt sayesinde, aşağı sınıflar da Liu Bei, Cugı Li-ang ve Tsao Tsao gibi, Çin tarihinin en ünlü simalarını tanıma fırsatı buldu. Tarihsel gerçeklerden çok, hayal gücüne dayanan Şuihu cuan (Su kıyısında) adlı yapıtta Song döneminin sonlarına doğru Şandong eyaletini haraca kesen bir haydut çetesi anlatılıyordu. Şiyou ci"de (Ba-tı'ya yolculuk) tarihsel gerçeklerden daha da kopuluyor ve doğaüstü olaylar alanına giriliyordu. Cin Ping Mel ise bambaşka bir türü, gerçekçi töre roman geleneğini başlatıyordu. En iyi çin romanlarından biri olan bu yapıtta, dönemin kokuşmuş bazı memurlarının tutumları tüm çıplaklığı ile ortaya konmaktaydı.
Çingler (1644-1911)
Bu dönemde, kapsamlı bilgi alanında gerçek bir rönesans gözlemlenir. Çing aydınları, XIX. yy. sonlarında Çinlilerin Batı edebiyatını keşfetmesine kadar, Ming geleneğini sürdürmekle yetindiler. Bu dönemde yazarlar yalnızca roman alanında yaratıcı bir çalışma gösterdiler. XVII. yy.'ın ikinci yarısında yayımlanan Honglou Ming (Kırmızı köşkteki düş) adlı başyapıt büyük bir başarı kazandı. Anlaşılmaz anıştırmalarla dolu bu uzun roman, çok saf, şiirli bir dille ve şaşırtıcı bir psikoloji anlayışıyla kaleme alınmıştır. Honglou Ming ve onu taklit ederek yazılan öteki duygusal romanların yanı sıra, Julin vaişi gibi hicivler ve toplumsal konulu romanlar da yazıldı. Küçük öykü derlemeleri arasında en çok beğenileni ise Liaocai Ciyi'dir (Liao dershanesinin olağanüstü öyküleri). Yazar bu olağanüstü öykülerinin konularını, içinden geldiği halkın yaşantısından alıyordu. Parlak ve özlü üslubunu, en titiz aydınlar bile beğenirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder