KAYIKÇI KUL MUSTAFA – GENÇ OSMAN DESTANI...


KAYIKÇI KUL MUSTAFA

Yörede 1940 yılında yapılan araştırmalara göre Kayıkçı Kul Mustafa sAFRANBOLU- Ilbarıt (ÜÇBÖLÜK) Köyünde doğmuştur.
Şair tabiatlı olan Kul Mustafa delikanlı çağında köyüne sığmayan bir yürek bütünlüğü ile ver elini İstanbul diyerek gurbet yoluna düşmüştür. Kayıkçı Kul Mustafa’nın Bağdat seferine çocuk yaşta gönüllü olarak katılan ve kahramanlıklar gösteren Genç Osman için yaptığı destan, sonraları bütün yurt çapında çalınıp çağrılmaya başlanmıştır.
Bu ünlü ozanımızın nerede öldüğü ve nereye gömüldüğü belli değildir.
KAYNAK:






GENÇ OSMAN

Genç Osman dediğin bir küçük uşak
beline bağlamış ibrişim kuşak
Askerin içinde birinci uşak
Allah Allah deyip geçer Genç Osman

Genç Osman dediğin bir küçük aslan
Bağdatın içine girilmez yastan
Her ana doğurmaz böyle bir aslan
Allah Allah deyip geçer Genç Osman


Bağdatın kapısın Genç Osman açtı
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı
Kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçer Genç Osman

*

II

İptida Bağdat'a sefer olanda
(Genç Osman Destanı)


İptida Bağdat’a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eyerleyin kıratımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murat eydür gelsin göreyim
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından alkan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdat seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
KAYIKÇI KUL MUSTAFA



*
Genç Osman Destanı

''Genç Osman Destanı; yazıldığı dönemden itibaren toplum tarafından kabul görmüş ve halk rivayeti kıyafetine bürünmüştür.
Ayrıca bu destanın türkü haline getirildiği de bilinmektedir. Genç Osman Destanı, ozanın geniş halk kitleleri tarafından tanınmasını sağlamıştır.
Bağdat Seferi’nin 1639’a dek sürmesi; şiirin bu yıllarda söylendiği sonucunu doğurmaktadır.
Âşık Halk Edebiyatı’nın en önemli epik eserleri arasındadır.
Ayrıca eser Türk edebiyatı araştırmaları açısından da önemli bir yere sahiptir.
Fuat Köprülü’nün Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikayesi eseri, halk hikayelerinin oluşum evrelerini takip etme ve anlamlandırma stratejisinin uygulandığı model eserlerden biri olarak bilinmektedir.
Genç Osman Destanı, Bağdat kuşatması sırasında bir müfreze komutanının yaptığı hücumla birlikte;Osman adlı bir gencin büyük kahramanlıklar gösterip şehit olduğunu anlatır. Kayıkçı,  Küçük Murat Reis’le Cezayir’deyden II. Osman’nın öldürüldüğü ve bunun Kayıkçı’yı önemli ölçüde etkilediği bilgisi mevcuttur.''

.

KAYIKCI KUL MUSTAFA
17. yüzyıl halk şiirimizin asker ozanlarından biri Kayıkçı Kul Mustafa. Cezayir’den Bağdad’a dek çeşitli beldeler dolaşmış, savaşmış, savaşlara destanlar, yenilgilere, şehitlere ağıtlar düzmüş bir Yeniçeri ozanı. Kayıkçı Kul Mustafa’nın doğum ölüm yıllarını bilemiyoruz. Yaşamı üzerine de açıklayıcı bilgilerden yoksunuz. Ölümünün, Abaza Hasan Paşa’nın ayaklanmasını dile getiren destandan, 1659′dan sonra olduğu sanılıyor. Böylece Kayıkçı Kul Mustafa’nın 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı ileri sürülüyor. Kayıkçı Kul Mustafa’yla ilgili bilgilerimiz, onun şiirlerinden çıkarıldığınca şöyle özetlenebilir:
Murat Reis’in ölümü (1609) dolayısıyla söylediği ağıt. Buradan “Kayıkçı” sanını Cezayir’de bulunduğu sırada, görevinden ötürü aldığı sanılıyor. Padişah 2. Osman’ın bir ayaklanma sonucu öldürülmesini anlatan şiiri, Şah 1. Abbas’ın Bağdad’ı ele geçirişi, 4. Murat’ın 1630′da Bağdad’ı kuşatması üzerine yazdıkları Murat Reis’in ölümünden sonra 4. Murat’a “kul” olduğu, olayların içinde yaşadığını, yaşadığı olayların da şiirini söylediğini açıklıyor. Bunların içinde en ünlüsü “Genç Osman Destanı”dır. “Genç Osman”, 4. Murat’ın Bağdad’ı kuşatmasında bir birlik komutanıdır. Yapılan saldırı sırasında kaleden atılan oklarla yaralanıp, Dicle’ye düşmüş, boğularak ölmüştür.
Kayıkçı Kul Mustafa’nın bu olayla ilgili olarak söylediği “Genç Osman” destanı kısa sürede bütün Anadolu’ya yayılmış, büyük ün kazanmıştır. Bugün bile “Genç Osman Destanı”nın etkisinin tümüyle silindiği söylenemez. Aslında, tarihlerin yazdıklarına göre Bağdad ancak 1638 yılında ele geçirilebilmiş, kale bedenlerine sancağı da Zor Mustafa Paşa dikmiştir ama bu olay kamuoyunda, Kayıkçı Kul Mustafa’nın dile getirdiği “Genç Osman Olayı”nın geniş etkisini silememiştir.
Şiirlerinde kimi söylemelerde zorlamalar görülüyorsa da, döneminde halk beğenilerini zorlamayan, yalınlığı, içtenliğiyle geniş etki bırakmış, ozanları da bir ölçüde bu etki altına alabilmiştir
Halk Aşıkları
Kayıkçı Kul Mustafa :
Yörede 1940 yılında yapılan araştırmalara göre Kayıkçı Kul Mustafa Ilbarıt Köyünde doğmuştur. Şair tabiatlı olan Kul Mustafa delikanlı çağında köyüne sığmayan bir yürek bütünlüğü ile ver elini İstanbul diyerek gurbet yoluna düşmüştür. Kayıkçı Kul Mustafa’nın Bağdat seferine çocuk yaşta gönüllü olarak katılan ve kahramanlıklar gösteren Genç Osman için yaptığı destan, sonraları bütün yurt çapında çalınıp çağrılmaya başlanmıştır.
Bu ünlü ozanımızın nerede öldüğü ve nereye gömüldüğü belli değildir.
Kuloğlu :
Hayatı hakkında bir bilgi yoktur. Bizim araştırmalarımıza paralel olarak (Bizim Safranbolu Gazetesinde Kuloğlu başlıklı bir yazıda Safranbolu’da tapu kütüklerinde yapılan bir araştırmaya göre 30 sayılı defterde Bulak Köyünde Kuloğlu Doruğu adlı bir yer bulunduğu görülmüş, buna göre Kuloğlu’nun Bulaklı olduğu hakkında bir ipucu olabileceği düşünülmüştür. Kuloğlu’nun 4.Murat’ın Bağdat Seferine katıldığı ve ordu ozanları arasında özellikle Kayıkçı Kul Mustafa ile bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu kısmen de olsa Kul Mustafa’nın bir deyişinden anlaşılmaktadır. Deyiş şöyledir :
Kul Mustafam bunu böyle söyledi.
İndi aşkın deryası boyladı,
Kuloğlu da muhannetlik eyledi,
Açıl dağlar Sultan Murat geliyor.
(abone.superonline.com)
Şaire ait 12 şiir bulundu
Arzıhâl Eylesem Ettiğin Cevri
Arzıhâl eylesem ettiğin cevri
Muhabbet arzolur yüze gelince
Âşık öldürmekte akranın yoktur
Bir dem işve ile nâza gelince
Kaşların çatarsın gözün süzersin
Her bakışta ciğerciğim üzersin
Yâdlar ile yiyip içip gezersin
İstiğnâ satarsın bize gelince
Kaşların yay olmuş kirpikler oktur
Korkarım sevdiğim âşıkın çoktur
Peyitaht altında akranın yoktur
Keman kaşın ile göze gelince
Sen de mi öğrendin cefâ kılmayı
Hançer alıp dertli sînem delmeyi
Tenezzül etmesin bize gelmeyi
Ya koçulur musun size gelince
Kul Mustafa eydür bekler yolunu
Rakipler de dermiş gonca gülünü
Yâd eller de koçmuş ince belini
Ya koçulmam derdin söze gelince
Kayıkçı Kul Mustafa
Bugün Ben Bir Güzel Gördüm
Bugün ben bir güzel gördüm
Yeşiller giymiş ağ üzre
Bir bakışta aklım aldı
Dururken ben ayağ üzre
Mah yüzüne mi bakılır
Bakanlar yanıp yakılır
Her söyledikçe dökülür
Leblerin balı yağ üzre
Beni mesteden canıdır
Zülfü gönüller damıdır
Her biri birer haramidir
Kirpikleri kapağ üzre
Der Mustafa geldi ise
Hak inayet kıldı ise
Ferhat dağı deldi ise
Koyam ben dağı dağ üzre
Formun Üstü
Kayıkçı Kul Mustafa
Canım Sen Güzel Olmağa
Canım sen güzel olmağa
Sana bir ben gerek bir ben
Âşıkın gönlün almağa
Sana bir ben gerek bir ben
Ben hocamdan okurum da
Bülbül gibi şakırım da
Al yanağın çukurunda
Sana bir ben gerek bir ben
Mustafa’m der çaresi ne
Merhem eyle yarasına
İki kaşın arasına
Sana bir ben gerek bir ben
KAYIKCI KUL MUSTAFA
Çünkü Dilber Bana Meylin Yoğ İdi
Çünkü dilber bana meylin yoğ idi
Ezelinden ikrar vermiye idin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Uğrun uğrun bakıp gülmiye idin
Hani benim ile yiyip içtiğin
Yiyip içip ak göğsünü açtığın
Simden sonra fayda etmez kaçtığın
Soyunup koynuma girmiye idin
Siyah zülfün mâh yüze etmiş perde
Sen uğrattın beni bin türlü derde
Ben kendi hâlimde gezdiğim yerde
Arayıp bergüzâr vermiye idin
Kul Mustafa’m eydür canadır kastım
Çok ağlattı beni gözleri mestim
İncitme sevdiğim severim dostum
İncitirsem güzel olmıya idin
Kayıkçı Kul Mustafa
Eğer Sorarsan Hâlimden
Eğer sorarsan halimden
Bir cansız ölüyüm şimdi
Aldanıp gönlüm alal’dan
Divâne, deliyim şimdi
Geceler girer düşüme
Başım erişmez yaşıma
Buyruk değilim başıma
Bir beyin kuluyum şimdi
Benim çektiğim kim çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Ben yâre n’ettim n’eyledim
Aşkın deryasın’ boyladım
Yüzümü türap eyledim
Geçenin yoluyum şimdi
Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryasına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âleme uluyum şimdi
Kayıkçı Kul Mustafa
Gece Gündüz Uyku Girmez Gözüme
Gece gündüz uyku girmez gözüme
İntizarım ela gözlü yar deyu
Gündüz hayalimde gece düşümde
Selamı çok bir efendim var deyu
Ben bilirim yar sevgisi candandır
Yarsız bana fena dünya zindandır
Benim ulu korkum hemen şundandır
Gayrılara gönül vere yar deyu
Ne mümkündür yüzüm yardan döndürem
Yeri göğü aşk oduna yandıram
Bir sırdaşım yoktur yare gönderem
Var cananın hatırını sor deyu
Kul Mustafa kulluğunu bilmez mi
Varıp dostun bahçesine girmez mi
Dilber bize bir destimal vermez mi
Ağladıkça çeşmin yaşı sil deyu
KAYIKCI KUL MUSTAFA
Gele Dilber Gel Alllahı Seversen
Gele dilber gel Allahı seversen
Gel ağlatma beni eller içinde
Ne acayip olur şu halk-ı alem
Söyleşirler bizi diller içinde
Bunca zaman hasretinden gülmedim
Böyle zalim olacağın bilmedim
Çok yerleri gezdim amma görmedim
Bencileyin geda kullar içinde
Bedir olur doğar artık dulunmaz
Akar çeşmim yaşı bir dem silinmez
Umarım ki şunda asla bulunmaz
Sencileyin gonce güller içinde
Mustafa söyler sözünü saz ile
Süregür devranı şevkce şaz ile
Kırmızılar giy de salın naz ile
Ko ben görüneyim çullar içinde
Kayıkçı Kul Mustafa
-Genç Osman Destanı-
İptida Bağdad’a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kır atımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdad kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murat eydür gelsin göreyim
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdad seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
Kayıkçı Kul Mustafa
Kara Gözlü Dilber Lebin Lezzeti
Kara gözlü dilber lebin lezzeti
Sükker midir şerbet midir bal mıdır
Dökülmüştür ak gerdanın üstüne
Kakül müdür sırma mıdır tel midir
Kudretinden eğnine hulle biçilmiş
Gerdanına siyah benler saçılmış
Hüsnünün bağında çiçek açılmış
Lale midir sümbül müdür gül müdür
Gönlümdür aşk ile arayup süzen
Ağyar olur yarin ardınca gezen
Söyledikçe kara bağrımız ezen
Ağız mıdır dudak mıdır dil midir
Alçakları koyup yüksekte uçmak
Rakib-i naşiye sırrını açmak
Yadlara meyledip fakirden kaçmak
Adet midir kanun mudur yol mudur
Mustafa der acep gördüğüm düşü
Dilbere meyletmek aşıkın işi
Yolunda harcolan gözümün yaşı
Derya mıdır ırmak mıdır göl müdür
Kayıkçı Kul Mustafa
Kuşlar İçinde Bir Ak Kuş
Kuşlar içinde bir ak kuş
Eşim yok deyi çağırır
Bu çarh-ı gerdun elinden
Sinem çâk deyi çağırır
Kumru eder canım hasta
Gönül dosta gider dosta
Ömrüm geçer bir kafeste
Kurtar Hak, deyi çağırır
Kartal eder dünya fani
Alır bir gün tenden canı
Kendi kanadımdır beni
Vuran ok, deyi çağırır
Bülbül eder ben söylerim
Hafiften mânâ anlarım
Öten kuşları dinlerim
Enelhak deyi çağırır
Leylâ’m eder Mecnun sayrı
Düştüm âşinadan ayrı
Baykuş yapılardan gayrı
Viran çok deyi çağırır
Deli gönül kaldı gamda
Zira bazıları nemde
Kul Mustafa iyi demde
Yâran çok deyi çağırır
Kayıkçı Kul Mustafa
Sabâ Selâm Eyle Gül Yüzlü Yâre
Sabâ selâm eyle gül yüzlü yâre
O mübarek hatırcığı hoş mudur
Ben bendesi ayrı olalı gözden
Kadrin bilmezlerle hâli hoş mudur
Cânân bizim kıymetimiz bilmedi
Bu çeşmimden akan yaşı silmedi
Çok zamandır bir selâmı gelmedi
Bilmem o zalimin bağrı taş mıdır
Mustafa’m da yollarını gözetir
Rakip açmış zülüflerin düzetir
Olur olmaz sitemlerin bizedir
Adülarla bâde içmek iş midir
Kayıkçı Kul Mustafa
Sevdasını Başımızda
Sevdasını başımızda
Görür nazlanı nazlanı
Sülün gibi karşımızda
Yürür nazlanı nazlanı
Gözümden akan kan gibi
Güzellere sultan gibi
Hublar üstünde han gibi
Durur nazlanı nazlanı
Âşıkı mest eder sözün
Bin kan eder elâ gözün
Kâkülüyle ol mah yüzün
Burur nazlanı nazlanı
Mustafa metheder seni
Terk ediben gitme beni
Takip boynuma zülfünü
Sürür nazlanı nazlanı
Kayıkçı Kul Mustafa
(ww.şiirdefteri.com)dan alınmıştır.
Selami ALKAN (SND) Safranbolu / 2007





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder